We believe in
Collaboration, Future
and Innovation.

Vakıf Üniversiteleri

Vakıf Üniversitelerinin Tüketici Hukuk Kapsamında Sorumlulukları

Bu yazımızda GÜRCAN Partners kurucu ortağı Av. Bedrettin Gürcan Vakıf Üniversitelerinin Hukuki Sorumlulukları nı Tüketici Kanunu kapsamında incelemektedir.

Anna Alaburda Davası ve Türkiye’deki Vakıf Üniversitelerinin Öğrencileri İle Yaşayabileceği Hukuki İhtilaflar

Örnek Olay: Anna Alaburda Davası

So far we have assisted over 400 companies.

Thomas Jefferson Hukuk Fakültesi’nden mezun Anna Alaburda, mezun olduğu okula karşı, mezunlarının iş bulma rakamlarının yanıltıcı olduğu sebebiyle dava açtı.

New York Times’ın haberine göre 37 yaşındaki Anna, bu üniversiteyi seçmesinde üniversitenin yüksek işe yerleştirme rakamlarına güvendiğini ancak bu rakamların aslında gerçeği yansıtmadığını iddia etti. 2008 yılında mezun olduğunda toplam eğitim maliyetinin 150.000,00 $ ‘ı bulmasına rağmen maaşlı olarak full time bir iş bulamayan Anna, 125.000$ tutarında zararı olduğunu iddia ederek bu bedelin iadesi için eski üniversitesine dava açtı.

Jüri ise dokuza üç Anna’nın bu talebini haksız buldu ve bu yönde oy kullandı. Thomas Jefferson Hukuk Fakültesinin avukatı Michael Sullivan ise hukuk fakültesi mezunu olmanın iyi maaşlı bir işi garanti etmediğini savundu.

San Diego Yüksek Mahkemesi’nde görülen duruşmada Bayan Anna okulu seçerken Amerika Birleşik Devletleri News & World Raporundaki popüler hukuk fakülteleri rehberini baz aldığını söyledi. Zira bu rehberde bu üniversitelerden mezun olanların 9 ay içinde iş buldukları ifade edilmekteydi.

Amerika’daki birçok hukuk fakültesi yüksek rakamdaki öğrenim bedelleri ve gerçeği yansıtmayan iş bulma oranları iddiası ile dava edilmekte ancak bunların birçoğu daha jüri önüne çıkmadan reddedilmekte.

2008 yılında Amerika’da yaşanan ekonomik yavaşlama sonucu, altı haneli öğrenim borçlarıyla mezun olan hukuk fakültesi mezunlarına yeterli iş imkanı sağlanamaması üzerine Amerika Barolar Birliği bir takım önlemler alarak hukuk fakültelerinin, mezunlarının iş bulabilme oranlarının açık olarak yayınlanmasına karar verdi.

Şu anda Amerika’da yer alan 200 den fazla akredite hukuk fakültesi, mezunlarının işe yerleşme bilgilerini yayınlıyor. Ancak Anna davasında bu oranların gerçeği yansıtmadığını iddia etti. Jüri de bu oranlarda işlerin full time ve part time olarak ayrı ayrı yayınlanması gerektiği kanısındaydı.

Geçen yıl San Francisco’daki Golden Gate Üniversitesi Hukuk Fakültesine karşı benzer sebepten açılan davada beş mezundan her biri lehine 8.000$ tazminata hükmedildi. Oysaki New York ve Michigan’daki yargıçlar benzer davalarda her okulun ayrı ve kendine özgü bir eğitiminin olduğunu ve avukat olarak iş bulma oranlarının garanti edilemeyeceğinden sebep mezunların davalarının reddine karar vermişlerdir.

Bu arada Anna’nın davasının beş yıl sürdüğünü hatırlatmakta fayda var.

Vakıf Üniversitelerinin Hukuki Sorumlulukları Kapsamında Bu Şekilde Bir Dava İle Karşılaşması Mümkün müdür?

  • Türkiye vakıf üniversiteleri Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde

’ Vakıf üniversitesi gelirlerini sadece kendi üniversitelerini ve mülkiyeti üniversitelere ait kurum ve kuruluşları geliştirmek amacıyla harcamak kaydıyla, vakıflar tarafından  kanunla kurulmuş bulunan kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde araştırma, eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan, fakülte, enstitü, yüksekokul, meslek yüksekokul, destek, hazırlık okulu veya birimleri, benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan bir yükseköğretim kurumudur.’’

Şeklinde tanımlanmıştır. Anlaşılacağı üzere Vakıf Üniversiteleri bir ticari işletme gibi hareket etmemelidir. Zira vakıf üniversitesinin ticari işletme olarak sayılması için Türk Ticaret Kanunu 11. Maddesi gereği gelir sağlamayı hedef tutması gerekmektedir. Oysaki anılan yönetmelikte de açıkça görüleceği üzere vakıf üniversitelerinin böyle bir amacının olmaması gerekmektedir.

Oysaki bazı yargı kararlarında vakıf üniversiteleri de bir ticari işletme gibi değerlendirilebilmektedir.

2009 yılında, bir vakıf üniversite öğrencisinin yıllık eğitim ücretini ödediği halde başarısız olduğu dersler için yeniden ücret ödemek zorunda kaldığı gerekçesiyle öğrenim gördüğü vakıf üniversitesine Tüketici Mahkemesinde dava açmış ve yerel mahkeme ikinci kez alınan ücretin iadesine karar verdiği gibi Yargıtay 3. Hukuk Dairesi de ilgili kararı onamıştır.

Üniversite vekili bu uyuşmazlığın üniversitenin idari tasarrufuna yönelik olduğu gerekçesiyle idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle itiraz etmesine rağmen mahkeme davanın Tüketici Mahkemesinde açılmasını doğru bularak davalı üniversitenin görev itirazını reddetti.

Zira Yargıtay 13. Hukuk Dairesi de 2.3.2011 tarihli 2010/14143 esas, 2011/3070 numaralı kararı ile vakıf üniversitesine ödediği öğrenim parasının iadesini isteyen öğrenciyi tüketici olarak tanımlamıştır.

Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere Vakıf Üniversitesi ile öğrencileri arasındaki ilişkilerin Tüketici Kanunu’na tabi olduğu sonucu çıkarılabilir.

Peki Tüketici Kanunu Üniversitelere Ne Gibi Yükümlülükler Yüklemektedir?

  • Öncelikle Vakıf Üniversitesi ile öğrenci arasında akdedilen sözleşmeler Tüketici Kanunu tarafından belirlenen standartlara uymak zorundadır.

Ticari Reklam

  • Tüketici Kanunu 61. Maddesinde Ticari Reklamı düzenlemiştir. Kanun maddesine göre ticari reklam;

‘’ Ticari reklam, ticaret, iş, zanaat veya bir meslekle bağlantılı olarak; bir mal veya hizmetin satışını ya da kiralanmasını sağlamak, hedef kitleyi oluşturanları bilgilendirmek veya ikna etmek amacıyla reklam verenler tarafından herhangi bir mecrada yazılı, görsel, işitsel ve benzeri yollarla gerçekleştirilen pazarlama iletişimi niteliğindeki duyurulardır.’’

şeklinde tanımlanmaktadır.

Ticari reklamların Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, doğru ve dürüst olmaları gerekmektedir.

Tüketiciyi aldatıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici reklamların yapılmaması gerekir.

Reklam verenler ticari reklamlarında yer alan iddiaların doğruluğunu ispatla yükümlüdür.

Yine 29232 sayılı Ticari Reklam Ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği de bu ticari reklamın sınırlarını belirlemektedir. Zira reklamların hiçbir konuda tüketiciyi doğrudan veya dolaylı olarak yanıltabilecek ifade ya da görüntüler içermemesi gerekmektedir. Zira bazı üniversiteler reklamlarında tüketici yani öğrencilerin yanlış algısına yol açabilecek bir takım ifadeler kullanabilmektedir.

Üniversitelerin sunduğu hizmetler; eğitimin kalitesi, üniversite marka ismi, fakülteler, bölümler, kütüphane, laboratuvar, yabancı dil eğitimi, yemekhane, kantin, öğrenci kulüpleri, sportif aktiviteler, tiyatro, film etkinlikleri gibi sosyal aktiviteler, üniversitenin yurtdışındaki eğitim kurumlarıyla ya da iş dünyasıyla olan ilişkileri şeklindedir.

Üniversitelerin sunduğunu iddia ettiği hizmetlerin reklamını yaptığı halde öğrencilerine sunmaması halinde öğrenciler yukarıda bahsi geçen yönetmeliğe aykırı olarak hizmetin kalitesi konusunda yanılmaya düşürebilecektir. Zira bir vakıf üniversitesinin, tanıtım kataloğunda yer alan yurtdışı eğitim kurumları ile olan anlaşmasının aslında var olmadığı veya sadece çok sınırlı bir kapsamda geçerli olduğu hallerde üniversite öğrenciyi seçiminde yanıltmış olacaktır.

Aldatıcı Eylem

  • Yine aynı yönetmelik 29. Maddesinde aldatıcı eylemleri düzenlemiştir. Buna göre:

’  Yanlış bilgi içeren veya verilen bilgiler esasen doğru olsa bile sunuluşuna dair bütün koşullar değerlendirildiğinde, ortalama tüketiciyi aldatan ya da aldatmaya elverişli olan ve bu suretle tüketicinin normal şartlar altında taraf olmayacağı bir hukuki işleme taraf olmasına yol açan ya da yol açma olasılığı bulunan ticari uygulamalar aldatıcı olarak kabul edilir.’’

Açıkça görüleceği üzere bir vakıf üniversitesinin yaptığı tanıtım faaliyetlerinde öğrencilerini aldatabilecek yanlış ifadeler kullanması halinde hukuka aykırı olarak hareket edecektir. Bunun sonucu hukuka aykırı hareket ettiği tespit edilen vakıf üniversiteleri çeşitli idari para cezaları ile karşılaşabilecektir.

Peki, yazımızın başında bahsettiğimiz Anna Alaburda davasının Türkiye’de açılması mümkün müdür?

Türkiye’de henüz üniversitelerin mezunlarının iş bulma oranlarının yayınlandığı Amerika’dakine benzer bir yayın bulunmamakta. Ancak vakıf üniversite sayısın 76 ‘ya ulaştığı günümüzde üniversitelerin boş kontenjanlarını doldurmak ve öğrencileri çekmek amacıyla tanıtımlarında bu tarz oranlara yer vermesi pek muhtemel. Vakıf üniversiteleri tarafından verilecek bu tarz oranların yukarıda bahsettiğimiz ticari reklam kapsamına girmesi halinde Anna Alaburda davasının bir benzeri Türkiye’de de söz konusu olabilir.

Ayıplı Hizmet

  • Anna Alaburda davasının konusuyla ilgili olmasa da vakıf üniversitelerinin vadettiği hizmetlerinin gerçeği yansıtmadığı hallerde Tüketici Kanunu’ndaki bir diğer imkan olan ayıplı hizmet devreye girecektir. TK 13. Maddesinde;

‘’  Ayıplı hizmet, sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmettir.’’

‘’Hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen, internet portalında veya reklam ve ilanlarında yer alan özellikleri taşımayan ya da yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler ayıplıdır.’’

 Şeklinde ayıplı hizmeti tanımlamıştır.

Vakıf üniversitelerinin verdiği eğitime dair yanıltıcı veya doğru olmayan reklamları sonucu ayıplı hizmet söz konusu olabilecektir. Zira ayıplı hizmetin söz konusu olduğu halde öğrencinin şu seçimlik hakları olabilecektir;

  • Hizmetin yeniden görülmesi
  • Ayıp oranında bedelden indirim
  • Sözleşmeden dönme

Ayrıca öğrenci bu seçimlik haklarından biri ile birlikte Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilecektir. Ancak bir eğitim hizmetinin tekrar görülmesinin sağlayacağı yararın vakıf üniversitesine zararı çok yüksek olabileceğinden ayıp oranında eğitim ücretinden indirim isteme daha tercih edilebilir bir yol olacaktır.

Sözleşmeden dönme ise eğitime başlanması ile birlikte üniversitenin sunmuş olduğu hizmetin ayıplı olmasının fark edilmesi ile birlikte hemen kullanılması daha iyi olacaktır.

Zira kanun ayıplı hizmetten sorumluğu ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, hizmetin ifası tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımı süresine tabi tutmuştur. Bu sebepten öğrenci üniversiteye kaydını yaptırdıktan iki sene sonra hizmetin ayıplı olduğu iddia ederse zamanaşımı defi ile karşılaşacaktır. (ör: üniversitenin yurtdışı eğitim kurumları ile anlaşması olmadığı halde tanıtımlarında varmış gibi gösterilmesi vb.)

Vakıf Üniversitelerinin Hukuki Sorumlulukları Hakkında Sonuç:

Türkiye’de sonuçlanmış bulunan sınırlı sayıdaki dava incelendiğinde vakıf üniversitelerinin her ne kadar ticari işletme sayılmasa bile öğrencileri ile arasındaki ilişkinin bir tüketici-hizmet sağlayıcı ilişkisi olduğu kabul edilirse vakıf üniversitelerinin yaptığı tanıtımların ticari reklam sayılacağı, bu reklamlarda yer verdiği aldatıcı veya doğru olmayan Vakıf Üniversitelerinin Hukuki Sorumlulukları kapsamında hizmetlerinden Tüketici Kanunu gereği sorumlu tutulacağını ve bunun sonucu öğrencilerin indirim vb. taleplerle üniversitelerine dava açabileceğini söyleyebiliriz.

Haberin orijinaline bu linkten ulaşabilirsiniz;